Tasarım>Mühendis (Bölüm 1)

Mühendis Abi bu yazıyı iki ay önce istediğinde; üniversite, kurumsal eğitimler, jürisi olduğum yarışmalar, seminerler, inovasyon danışmanlıkları, ödevler, görevler ve yapılması gereken işler arasında vakit bulamamıştım.
Halbuki yazının içeriği aklımdaydı. Bu içerik ile iki aydır yaşadığım için yazı uzun bir yazı haline geldi iki bölüm olarak yazmaya karar verdim.
Sorular ve Cevaplar!❓📑
Mühendislik eğitimi, Rönesans Dönemi ile birlikte “teknik” bir eğitim olarak tanınmış, zaten sanırım tam olarak da bu nedenle çağın en önemli mühendis bilginlerinden bazıları, kafası uçurulmak ya da Bruno gibi yakılmak sureti ile “teknik uzman” olmanın bedelini ödemişlerdir.
Halbuki kendi derdine, binyıllardır fizik kuralları çerçevesinde çare bulan insanoğlu zaten zihin yapısı olarak önce bir tasarımcı sonra da bir mühendistir.
Peki ne oldu da mühendis toplumdan, insandan ve yaşamdan koptu; olay teknik bilgi, jargon ve formüllere döndü?
İşte bu geç kalmış yazının da konusu bu!
Her ne kadar Galileo gibi yalnız bir sona mahkûm bırakılmasa da, birçok mühendisin salt “teknik” tarafta kalarak; kullanıcı, jüri üyesi ya da eğitmenlerin
Ama bu bir kader değil. Mühendislik eğitiminin içine iki temel konuyu dahil ettik mi sevgili arkadaşlar, sizi Engizisyonun elinden alabiliriz diye düşünüyorum.
Sorular
Mühendislik insanlığın sorunlarına çare bulmak için gerekli bilgilerin formüller olarak yaygınlaştırıldığı bir disiplindir. Öte yandan da bu eğitimde esas olan analitik becerilermiş gibi görünür. Halbuki; aynı bir doktor gibi çözmeye çalışılan şeyin bir semptom değil hastalığın kökeni olduğuna dikkat etmek; problemi sistemsel biçimde çözmeyi sağlar. Burada devreye sorular girer.
Einstein’ın uzun sözünü alıntılamak istemiyorum ama şunu bilin ki değerli mühendisler; bir soru/sorun ile karşılaştığınızda en iyi şey cevap vermek değildir. Üstat da böyle diyor*.
Elinizdeki formülü hevesle problemi çözmek için uyguladığınızda, hevesle ilk semptoma reçete yazan doktor gibi oluyorsunuz. Bir şey çözülüyor ama çoğu zaman esas problem, kök problem, problemin arkasındaki problem baki kalıyor.
Bunun için bir panzehir var. Soru sormak!
Bir tasarımcının en önemli özelliği doğru soruları sorabilmesidir. Böylelikle ürün tasarlamak yerine öncelikle sistemsel olarak ürün ihtiyacını anlayarak çözüm üretebilir.
Tasarımdaki bazı altın kuralları mühendisliğin de benimsemesi akıl ve ruhun, fikir ve anlayışın birlikte çalışmasını sağlar. Mesela; insan hatalı değildir! Tasarım hatalıdır.
Eğer bir ürünü kullanmak için başka bir ürüne ihtiyaç duyuyorsak (örnek boya tenekesinin kapağını açmak için tornavida kullanmak) ya da el kitabı, eğitim, manuel (örnek araç kullanmak) ya da bir ürünün üzerinde uyarı etiketleri varsa (örnek asansörler) o ürünler iyi tasarlanmamıştır. Sistemsel, bütünsel ve sezgisel değildir.
Mühendislik fakültelerine eğitime gittiğimde, ya da kurumsal eğitimlerde mühendislere denk geldiğimde bana hep sorulan soru şu oluyor;
“Yaratıcı fikirler nereden bulunur?”
Ben de onlara şu soruyor soruyorum:
“Kullandığınız neyde etiket, uyarı, el kitabı var ya da neyi başka bir şey olmadan kullanamıyorsunuz?”
“Burada yapacağınız sade, kolay ve taze dokunuşlar -benim inovasyon formülüm- yaratıcı olacağınız alandır.”
İnovasyonun “olsa iyi olur”dan çoktan çıktığı “olmazsa olmaz” bir hayatta kalma becerisi olduğu bu günlerde; bir mühendisin işi diyalog kurabilmekte yatıyor. Problemin, aslında soru işareti ile biten bir cümle olduğunu hatırlayıp; birden fazla cevabı olduğunu bilmesi ve doğrudan önce gerçeğin peşinde koşabilmesi.
O zaman, yeni nesil mühendislerin bazı beceri geliştirmek, yoksa bunun üzerinde çalışmak, zihin yapısı anlattıklarıma uygunsa o zaman bu becerileri bilemek, onları Galileo değil Da Vinci yapar. Nedir bu beceri?
Soru sorabilmek; problemi çözmeden önde problemi anlayabilmek.
Önce problemin neden bir problem olduğunu sorgulamak için zihninize, sonra problemin kökenini anlamak için sahaya ve problemin çözümü için diğer uzmanlara soru sorabilmek ve problemin arkasındaki insan ihtiyacını görebilmek.
📌Yüksek bir inşaatın salınım hesabı…bu nasıl insana dokunabilir?
📌Robotik bir kolun iş yapabilme becerisi…ya bu?
📌Uzaya fırlattığımız bir uydunun atmosfer basıncına dayanıklılığı?…insanla ne alakası var!
Dünya üzerinde attığımız her adım bir başka şeyi tetikler. Sevgili Newton’un etki-tepki kuralı. Yüksek inşaat dediğimizin, bir mühendislik harikası, anıtsal bir ego ya da zenginlik göstergesi dışında, yaşam alanı olarak ne ifade ettiğini anlamak.
Buradaki durumları bir vaka olarak yaşamak.
Yüksek binalara bayılan insanların burada yaşama motivasyonlarını; korkan, nefret eden, tercih etmeyenlerin duygularını, yüksek-alçak fark etmeden kendine ait bir yer isteyenlerin karar mekanizmalarını…İnşaata yatırım yapan kişinin vicdan ve beklentisini; yaşam alanı ile ilgili iç mimar, tasarımcı, bakım/temizlik görevlisi, tamirci, güvenlik sorumlusu, bina yönetim şirketinde çalışanların binalar ile ilgili deneyimlerini anlamadan bir yaşam alanı inşa etmek ne kadar mümkündür? Bir inşaat yapasınız, teknik bir beceriniz olur. Fakat bunu sistemsel bir yaşam alanına dönüştürmediğinizde her gün Engizisyon ’da sizi yargılarlar.
Tasarım bilgi ve formüllerden öte iç görüler ile ilerler. Bunun için de bol bol soru sorar. Design Thinking bir tasarımcı gibi düşünme becerisi verir ve bu insan odaklı bir beceridir.
Bundan dolayı da ben Tasarım Odaklı Düşünce çevirisi yapanın da bunu kullananın da tasarımcı olmadığını düşünürüm. Bir tasarımcı önce insan ihtiyacına, sonra işleve sonra da bu işlevi sezgisel, pratik, ekonomik ve çevresel bir ürüne dönüştürmeye odaklanır.
Tasarımın kendine değil.
Bir mühendis elindeki işe, problemin doğasını anlayarak yaklaştığında, tasarımcı gibi düşünmeye de o kadar yaklaşır. Tasarım, problemi anlama ve bunu insan ölçeğinde ve insan doğasına uygun çözme becerisi, mühendislik ise bunu hayata geçirebilme becerisidir.
Sentez ve analizin bir arada olduğu çözüm ise sistemseldir:
Bütün parçaları aynı mükemmel bir makine gibi birbiri ile uyumlu çalışır. Bakım ihtiyacı çok azdır. Tamiratı ve tadilatı kolaydır. Kullanmak için ek eğitime gerek duyulmaz.
Sevgili Mühendis dostlarım;
Robotik bir kolun iş yapabilme hızı çok yüksek olsa da onun işlevinden sorumlu bir insan varsa, onun bu hızı gözlemleyebilmesi, ya da hataya hızlı müdahale edebilmesi, kolun bakımının da kolay olması, en çok yıpranabilecek parçanın en kısa sürede değişebilecek şekilde tasarlanması esastır.
Uzaya fırlattığımız bir uydunun bile bir problem anında hangi parçalarının nereye düşeceğini bilmemiz ve uyarı sistemleri ile düşeceği yere haber vermemiz, ya da bu parçalara belki de rüzgar ile çalışacak yüksek ses üretebilecek parçaları ekleyerek düşeceği yere uyarı yapabilmesini sağlamamız gerekir.
Yani bir mühendislik ürünü; ne olursa olsun, insana dokunur, insan ihtiyacı için vardır.
Bir insanın fiziki bakış açısı 60 derecedir. Sizin bir problemi sistemsel çözmek için buna 360 derece bakarak yaklaşmanız gerekir. Bu da sizden başka 5 bakış açısını daha iyi anlamak demek. Onlara; aklınızda oluşan çözümü onaylatmak, onları ikna etmek, onları bu formüle dahil etmek değil; formülü oluşturmak için, henüz çözüme geçmeden taze ve meraklı bir zihin ile anlamak için soru sorabilmeniz.
Yaptığınız işte yaratıcı fikirler nereden mi bulunur? Bu fikirler bir de anlamlı olsun istiyorsanız, o zaman mühendislik eğitimine bir formül de benden gelsin:
📌Anlamak için zihninize soru sorun; hangi ihtiyaç için bu ürün/sistem var? Burada neyi yapamıyoruz? Nerelerde sık soru/sorun ile karşılaşıyoruz? En çok hangi uyarıları yazmışız? Neyi bilmezlerse bu ürünü /çözümü kullanamazlar? Bu çözümle ilgili benim görmediğim, kanıksadığım ne var?
📌Kullanıcı ile görüşün; önce ürünü/muadilini kullanan, nerede zorlanıyor, neyi öğrenmesi zaman aldı, hangi adımı atlıyor? Neleri kendine not almış ki bir hata yapmasın?
📌Uç kullanıcı ile konuşun; neden bu ürünü/çözümü sevmiyor? Neden hiç kullanmamış? Neden hiç duymamış? Yerine neyi tercih etmiş?
📌Öncü kullanıcı ile konuşun; bu ürünü/çözümü neden bu kadar çok seviyor? Ona ne kazandırıyor_ Zaman, efor, sosyal statü…
📌İş hayatı ile konuşun; böyle bir çözüm/üründen mali beklenti dışındaki beklentileri nedir? Ne olursa onlar için bir kâbus olur? Ne ile gurur duyarlar? Arkadaşlarına bunu nasıl anlatırlar? Neyi önemli bir satış argümanı olarak kullanırlar.
 📌Uzmanlarla konuşun; bakım yapan, destek veren, eğitimini veren, üreten onlara sorun, problemleri, atlanan adımları, sık yapılan hataları, en zorlandıkları alanları, en fazla aldıkları şikayetleri.
İşte bu kadar. Bu sorulardan sonra düşmanınız kalmadan çözüme geçebilirsiniz sevgili mühendis arkadaşlar. Sizi Engizisyon Mahkemesinden neredeyse kurtardım. Tam kurtuluş için ikinci bölümü de mutlaka okuyun!
*Üstadın ünlü sözü:
Eğer bana hayati önemi olan bir problemi çözmek için bir saat verselerdi; 55 dakikayı doğru soruları bulmak için harcardım. Çünkü biliyorum ki, eğer doğru soruları bulduysam problemi 5 dakikanın altında çözebilirim.

Leave a reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir