
Yaratıcı düşünce ve inovasyon ile ilgili verdiğim kurumsal eğitimlerde eğer proje konusu; çalışan mutluluğu, yeni iş yapış biçimleri, en büyük probleminize çare gibi konular olduğunda ya da kişisel gelişim ile ilgili atölyelerinde değişim dönüşüm çalışmalarında; kurumsal çalışanların en büyük ve ortak problemi hep aynı çıkar: ZAMAN
Defalarca duyduğum (benim de cümlelerimin bir çoğu)
“Aslında spor yapmak istiyorum ama zamanım yok..”
“Eskiden çok kitap okurdum ama şimdi zamanım yok…”
“Çocuklarımı çok özlüyorum ve onlarla daha fazla vakit geçirmek istiyorum ama zaman yok…”
“Bulunduğum şehirde keşfedecek çok şey var ama zaman bulamıyorum…”
…zaman yok …zaman yok.
İstanbul’da yaşayan bilir, trafik denilen kara delik; tercihlerimizi, sosyal çevremizi, yapabildiklerimizi, aile hayatımızı ve “hayat” dediğimiz kendimize ayırdığımız o an’ları belirleyen ana unsurlardan biridir.
…
Uzun zaman sanat tarihi okumuş, insanlık tarihi ve medeniyetimizi oluşturan gelişmeleri geniş bir perspektiften takip eden biri olarak şunu da görüyorum: Ne zaman insanlık top yekûn bir felaket atlatıyor, bu felaket bir katalizör gibi evrimi hızlandırıyor.
Haçlı seferleri Dünya kültürlerinin harmanlanması ile birlikte icatları hızlandırmış,
Kara Veba; bilimi eliyle itmiş Batı toplumunda devrim yaratan Rönensans ve Reform’u doğurmuş,
İkinci Dünya Savaşı, insanlık tarihini şekillendiren bilimsel ve teknolojik sistemlerin temelini atan buluşların çıkmasını sağlamış.
…
Yaşlı bir insan olmamakla birlikte, Körfez Savaşı, SSCB’nin parçalanması, Berlin Duvarı’nın yıkılması, 1980 Darbesi, büyük deprem ve doğa felaketleri hatta çekirge istilası, olağanüstü hal, sayısız ekonomik kriz ve salgın hastalığı görmüş biri olarak ilk defa küresel anlamda olağanüstü bir tedbire şahit oluyorum.
Global boyuttaki tedbir işbirliği; tehdit olan pandemi açısından doğru bir yaklaşım olduğu gibi, küresel ısınma, iklim değişikliği, açlık, sosyal eşitsizlik gibi konuların da bu kapsamda değerlendirilebileceğine dair dünyamız adına bir umut taşıyor.
Her ne kadar; benim de bir parçası olduğum hizmet sektörü en büyük darbeyi almış olsa da Dünya ilk defa; filmlerde öngörüldüğü gibi henüz bir uzaylı istilası olmadan, tek ses, tek akıl olabildi. Ve ben bunu gördüm.
Bu bana yağmurlu, fırtınalı bir günde, ağır bir pamuk yorgan altında sıcacık yatma hissi veriyor. Saçma belki, çünkü mali olarak bir kaybım var ve yerine koyup koyamayacağımdan da emin değilim, ama bu felaket bizi birleştirdi. Bu bir umut ışığı. Hasta olanların ve hastalık riski taşıyanların da alınan tedbirler ile kısa sürede iyi olacaklarına da inanıyorum.
…
Şimdi bakalım hangi evrensel sıçramalara şahit olacağız.
…
Kurumsal yapıların çökeceğinin alametlerini zaten on yıldır görülüyor; buna ilişkin veriler ve senaryolar eğitimlerimin ilk saatlerini oluşturuyor (katılan bilir). Platformların aktif olduğu ve bireyin maharetini ortaya koymasında, kurumsal yapılara gerek kalmayan günümüzde, zaten yaratıcı bir yıkıma gerek vardı.
Ufak tefek, bunları beceren ülke ya da kurumlar olsa da; evlilik, okul, din, iş hayatı, sanayi kurumları hala 100’lerce yıl önceki yapılara göre hayatta kalmaya çalışıyorlardı.
Önceki nesillerin genel geçer alışkanlıkları ve zihniyetlerini yıkacak şekilde karar verici yaşa gelen X Jenerasyonuna karşı, günümüzün kurum yapıları var olma savaşını bu değişim dönüşümü yok sayarak veriyordu. Şimdi dünya mecburen işte bu değişim dönüşümü yaşayacak.
Uzaktan çalışma son on yıldır mümkün ama hala kişileri birer beden olarak da görme ihtiyacı kurumsal hayatın bütün bina, hiyerarşi yapısı ve performans sistemlerini belirliyordu. Şimdi uzaktan çalışma ile bir binada toplanarak çalışma düzeni, yönetici baskısı ve çalışma saatleri yapısı ortadan kalkacak. Genel müdürlük yapılarından başlayan bu devrim bakalım hizmet veren kurumlarda nasıl şekillenecek.
Okullarda herkesin aynı hızda öğrenim, aynı yetkinlik, beceri setine ve zeka düzeyine sahip olduğu düşünülerek düzenlenmiş müfredat ve eğitim yapıları, çocukların kendi ilgi alanlarına, hızlarına ve becerilerine göre uyarlanabilecek.
Sanayi 4.0 sürecine erken ve hızlı bir geçiş yapacak…
Zaman kavramı ise etkin çalışma ile tekrar belirlenecek. Trafik sorununun araç sahipliği ya da nüfustan öte; herkesin aynı saatlerde yollarda olmasından kaynaklandığı da görülecek.
Ve bütün bu eski yapı ve zihniyetler mecburen yeniden şekillenecek: Çocuklar ve gençler okulları, zaten internetten bulabilecekleri bilgileri duymak için değil, ama bu bilgileri tartışmak, yeni şeyler üretmek, birlikte sanat, müzik, spor yapmak için kullanacaklar. Sınıf yapıları onların sırada otururken bir otoritenin anlattığı düzenden tartışma ve birlikte çalışma düzenine geçilecek bir hal alacak.
Kurumlar ise özellikle büyük şehirlerde yerel alanlardaki toplantı odaları ve kolektif çalışma mekanları ile yeniden düzenlenecek. AVM dediğimiz biri açılınca yakınındaki diğeri hayalet kasabalara dönen mekanlar belki ortak çalışma ve üretme mekanları olarak hizmet verecek. Evinizden çıkıp, her gün aynı saatteki aynı trafiğe girip, aynı binaya gelip, sadece asansör ile sizin için uygun bulunmuş bir kattaki hep aynı yere bakan ve aynı insanla karşılıklı oturduğunuz masanız yerine; yaratıcılığınızı ve sosyal zekanızı yükseltebileceğiniz farklı lokal çalışma alanlarına gideceksiniz. Belki yürüyerek, belki bisikletle, belki Martı ile.
Alışveriş merkezi, banka, market gibi binalar yeniden şekillenecek. Bu anlayış büyük ihtimal Corona salgınından sonra hız kazanacak. Bütün felaketlerin yarattığı ivmeyi giderek uyum ve ilerleme hızı artmış dünyamızdan bir kere daha ve daha kısa zamanda göreceğiz.
….
Peki ya çalışan ve zaman? İşte şimdi kurumsal çalışanın rüyası gerçek oldu: Evden çalışma! Toplantı, asansörde bekleme, öğle yemeği, arkadaşların böldüğü odağınız, gelen yüzlerce gereksiz mail, sıkıntıdan alınan kahve molaları ile geçen zaman büyük ihtimalle daha kısa sürede daha verimli, daha etkili çalışmaya dönüşecek.
Çocuklar için de anlamadığı konuyu tekrar etme, anladığını hızlıca geçip kendini değerlendirme gibi öğrenme hızını belirlediği bir yapıda belki müfredat sindire sindire ilerleyecek…
Ama en önemlisi bu yapı, yine eğitimlerimde rahmetle andığım sevgili fütürist, Dünya Ekonomik Forumu’nun 2020 yılı raporunda, gelecekte başarılı olmak için gerekli olan becerileri de öngören Alvin Toffler’ın tanımladığı yeni insanın hayatta kalabileceği bir dünya olacak:
Kurumlar kimin ittirme ve yönetici korkusu ile çalıştığını, kimin gerçekten içsel motivasyonunun yüksek olduğunu, kimin günü kart basıp minimum üretim ile geçirdiğini, kimin fark yaratacak zihniyet ve beceride olduğunu anlayacak.
Hangi öğrencinin içinde başarı duygusu ve öğrenme arzusunun olduğunu, uzaktan eğitim yapısı Turnusol kağıdı gibi ortaya koyacak.
Alvin Toffler’in Gelecekte hayatta kalmak için listelediği sekiz adet beceriye gelince:
- Öğrenmeyi öğrenmek
- Hızlı ve akıllı okumak
- Not tutmak
- Veriyi analiz etmek
- Dokuları ve trendleri fark etmek
- Yazılı ve sözlü iletişim
- Teknolojiyi anlamak ve yükseltmek
- Kültürel farkındalık ve hassasiyet
Şimdi. Soru şu; Evden çalışırken bize kalan zamanı biz nasıl değerlendireceğiz? Ben kendi adıma, okulların tatil ve eğitimlerimin iptal olduğu 3 hafta için şöyle bir liste yaptım:
- Görmek istediğim insanlar
- Oğlumla yapmak istediğim etkinlikler
- Okumak istediğim kitaplar
- Almak istediğim eğitimler
- Yazmak istediğim makaleler
- Ev yeniden düzenlemek istediğim alanlar
- Hareket etmek için sportif aktiviteler
- Denemek istediğim yemekler
Sizin listenizde neler var?
Leave a reply