KRİZ VAR…KRİZ VAR…BUNALIM VAAAARRRRRRR….

ORTA YAŞ UYANIŞI

Bulunduğun yaştan, bilinçli olarak geçirdiğin yaşlar kadar daha yaşayamayacağını anladığın zaman orta yaşındasındır…
O zamana kadar herşey operasyoneldir. Büyük oranda.
Hep dışında düşünür insan.
Ailesini mutlu etmek
Öğretmenini,
Arkadaşlarını,
Sevgilisini,
Kocasını,
Çocuğunu…
Sonra bir gün aniden, belki traş olurken, belki trafikte beklerken, belki de saçma bir dizinin reklam arasında o kaçamadığın soru ansızın gelip seni bulur:
“Ben kimim?”

Bu noktada uyanış başlar.
Ben neyim
Ben kimim
Ben neyi arzularım
Ben nasıl mutlu olurum…

Bu soruları kendimize önce sessiz ve ürkekçe,
Arkasından bayağı sesli sesli sorduğumuzda hayatımızın artık eskisi gibi olamayacağını anlarız. Bu uyanış, eğer var olan koşulları değiştiremezsek bir krize döner.

Buna “Orta Yaş Krizi” ya da Münir Nurettin Selçuk’un dili ile “Dönülmez Akşamın Ufku” denir.

Sözleri bir kere daha hatırlatmak isterim:
Ah, dönülmez akşamın ufkundayız
Vakit çok geç
Bu son fasıldır ey ömrüm
Nasıl geçersen geç

Arkadaşlar, işte bu nasıl geçersen geç kısmı, bu işi bir uyanış bir yok oluş ya da büyük bir saçmalayışa götüren başlangıç cümlesidir…

Herkesin kendi hayatlarına intim bir bakış açısı sunmamızı sağlayan, facebook, instagram ya da benim yazdığım gibi blog gibi mecralar sayesinde, bir sosyal davranış biçimi olarak “kendimizi topluma açma” eğilimimizden yola çıkarak şunları gözlemliyorum:

1. Gençlik Ateşi: Hayatının ilk 30 yılını iyi öğrenci ve evlat, geri kalan 10 yılını işi eş ve baba olarak geçirmiş olanların bir anda bütün bu yılların acısını çıkarır gibi ana babalarının en kızacağı şeyleri yapma eğilimleri…Örnek; motosiklet almalar, extreme sporlar vs. Bu işlerin çoğu erken gelen kalp spazmları ya da boyun travmaları ile sonuçlanıyor ne yazık ki…

2. Sport Billy: Yine hayatının ilk 40 yılını önce çalışma, sonra çalışma hayatı masasında sedanter bir biçimde geçirip sonra ani bir atakla, maraton, ultra maraton, Iron Man gibi tiridi çıkana ya da sporun boku çıkarana kadar zorlayan, bu zorlayıştan sonra beynine kan gitmeyip, eskiden normal insan gibi sohbet edebildiğin insanın konuştuğu konunun sadece; koşu ayakkabısı, power bar, yeni maraton, sabah antremanı, koştuğu rakam, yaktığı kalori olması.

3. Sosyal Medya Kelebeği: Yediği, içtiği, konuştuğu, dinlediği, gezdiği, gördüğü, düşündüğü, okuduğu herşeyi “bir ben var benden dışarıda” şeklinde sosyal medyaya bazen çeşitli aforizmaları ile dökme eğilimi…Bu eğilim zaman içinde kendi gibi bir çok kelebeği seçip, buralardan birlikte uçuşlara geçilip, “geldik 40’ımıza bi 40 daha yaşayacak mıyız!” diyip, bu sakin, orta kiloda, orta boyda, orta direk sosyal içerikli mesaj atan dostunuzun bir zaman sonra tek derdinin skor tutmak olduğu bir Süha Özgermi, bir Seda Sayan’a dönüşmesidir. Bu işin sonu Ukrayna, Belarus vs seyahatlerine kadar gidip, sonrasında da 50 yaşındayken 25 yaşında yabancı bir eş ve iki yaşında sarışın bir çocuk ile “ulen tam da çocukları büyütmüştük noolldu!” adlı uyanışla bitebiliyor…Kadınlar için bu sadece belki biraz abartılmış estetik müdahaleler ile kalıyor, bir zaman sonra bütün 50 yaşındaki kadınlar diş, dudak, elmacık kemiği, kaşlar falan derken aynı görünmeye başlıyor.

4. Enerji Topu: Maneviyat olarak bildiği, 3 Kuluvallah bir Elham olan, vakti ile mevlid dinleyip, Ramazan’da da bir iki oruç tutmuşluğu olan bu sıradan, sıcak kanlı insan, orta yaş bunalımı ile birlikte bir enerji santraline dönüşür…Reiki, melek enerjisi, şamanistik ortam Allah ne verdiyse kopup bir zaman sonra geceleri ışık saçmaya başlar. Aslında bu çok rahatsız edici olmasa da çok ileri bir boyutta etten kemikten sıyrılıp sadece dalga boyunda var olan bir şeye dönüşebilir.

5. Girişimci Ruh: Vakti zamanında en iyi hocalardan ders almış, en iyi okullarda okumuş, en iyi şirketlerde çalışmış olan bu değerli insan, bu sorgulamalara girince tabi ki eski kurumsal hayatında bir huzursuzlanıp, kabına sığamaz ve ülkenin zaten hiç eksilmeyen krizlerinden birine gelip, az biraz tazminat ile işinden ayrılınca efenim boncuk dizme, pilates hocalığı, sabun yapma, olmadı bir yemek / güzellik blogu, bir fotoğraf kursu ile ikinci baharına hızlı bir geçiş yapar…Erkeklerde koçluk olarak tezahür eden bu durum, kadının sosyal ve ekonomik durumuna göre yoga hocalığından, bez bebek yapımına kadar gidebiliyor…

Bütün bu ve bunun gibi kopuşları sırası, hatta bazen üçü falan bir arada yapmış, denemiş olan ben, henüz bu uyanışın hangi noktasındayım bilmiyorum.

Hala bir çok bocalama, saçmalama ve deneme yaptığım oluyor. Ama ailenin bile ancak belli kurallar ve yerine getirilmiş görevler ile şartlı beğeni ve onay sunduğu bu insana sonsuz kabulleniş sunuyor olmak müthiş bir rahatlık.

Bu rahatlık, bir iç huzuru ve bir dinginlik getiriyor ki, krizin hangi safhasında olursanız olun, aynı durumları 20’lerinde yaşayan biri gibi olmuyorsunuz. Dolayısı ile tadını çıkarın.

Toplum baskısını takmayacak, ana baba kodlamasından bir nebze sıyrılmış ve bi 40 bilinçli, sağlıklı ve sıkıntısız yılımız daha olmadığını görünce baharda ortaya salınmış kuzucuklar gibi olup sağa sola tepik atarak sekebiliriz. Olsun!
Bunu bir kriz değil aslında ikinci bir şans olarak görmek lazım.
Ve yukarıda yazdığım her safhadan geçmek makbul, hatta belki elzem…

Bütün bu safhalardan sonra “özüne” ulaşmak eğlenceli bir yoluculuktan sonra eve gelmek gibi oluyor. Bir kere de evdeyseniz, artık kendi müziğinizi koyup, bir şişe iyi şarap açıp, sadece iyi dostlarınızı ağırlamak istiyorsunuz.

AMA

Geldiğiniz ev dağınık, kaynakları tükenmiş, pis ve rahatsız ise, işte o zaman da Timur Selçuk’un dediği gibi: “Kriz var! Kriz var! BUNALIMMM VARRRR!”

One comment

  • Joe Doe
    Mayıs 9, 2023 - 9:25 am

    The design is simple and elegant. The customer support on this product is also amazing. I would highly recommend you to purchase templates from the Marketify team! Thank you for the wonderful project.

    Yanıtla

Leave a reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir