
Ön Oyun
(Sahne, üç beş kullanılmayan eşyanın atıldığı depoya benzer bir yerdir. Panayır müziği ile birlikte sahneye yaşlı bir kadın girer. Etrafa bakar, seyircilere doğru döner, müzik yavaşlarken ışıklar kadının aydınlatır )
Yaşlı Kadın- Hay Allah! Deminden beri panayırın girişini arayıp duruyorum. (Çevresine bakınır, seyircilere) Yanlış geldim galiba. Yaşlılık işte… Hayır, müzik de o kadar yakından gelmeye başlamıştı ki… O müziği nerede olsa tanırım. O neşeli kalabalığın sesini… Panayır dendi mi bütün hücrelerim bayram etmeye başlar… Nerede bir panayır kurulur, hiç üşenmem düşerim yola. Çocukluğumun en renkli anılarıdır o panayırlar. Ben de sizin gibi bir çocuktum bir zamanlar… İnanması zor değil mi? (Güler) Ah, ah… Bayramlarda kurulurdu bizim zamanımızda panayırlar. Her bayram en güzel giysilerimizi giyer giderdik panayıra. Dönme dolaplar, atlı karıncalar, macun şekerciler, rengarenk ışıklar, müzik… Ha bir de patlamış mısırcılar! Ne çok severdim bilseniz! Patır putur sesler çıkararak birden çoğalırlardı o mısırcının tezgahında… Bembeyaz! (Birden heyecanlanır) Siz de mi panayıra geldiniz yoksa? (Dinler) Tiyatroya mı geldiniz? Oyun mu? Seksek gibi, kovalamaca gibi bir oyun mu? Ha o bildiğimiz oyunlardan değil… Siz oynamayacaksınız yani? İzleyeceksiniz… Anladım… Eh, madem oyun izleyeceksiniz sizi fazla tutmayayım… Hay Allah! Belki de benim yüzümden başlamıyordur izleyeceğiniz oyun. Efendim? Yok kalamam, pek bana göre değil oyun izlemek. Zaten panayıra gideceğim diye yanlışlıkla geldim buraya ben… Olsun, kötü mü oldu ya, sizinle tanışmış oldum… (Müzik sesi artmaya başlar) Hah, işte panayır müziği yine… Şu taraftan geliyor galiba… Gerçekten o taraftan geliyor! Heyecandan bayılacağım neredeyse! (Sahne dışına doğru ilerlemeye başlar) Haydi, size iyi seyirler… Tanıştığımıza memnun oldum! (Sahne dışına doğru bakar) Hah! İşte tam bu taraftan! (Çıkar)
(Panayır Müziği)
Leave a reply