Simbiyosiz

SİMBİYOSİZ (BİRLİKTE YAŞAM) 

Böcekler aslında çoğu insanın düşündüğü gibi ‘ortadan yok olsa ne de iyi’ olan, ya da ‘zararlı’ ‘pis’ mahlukatlar değiller. Dünya’daki asıl yaşam amaçları yeryüzüne düşen çöp, artık, çürümekte olan canlı organizmaları çok küçük parçalara bölüp yok etmek.

Oldukça ulvi bir amaçları var, Dünya onların sayesinde daha yaşanabilir bir yer haline geliyor. Öyle ki; Dünyaca ünlü biyolog Jonas Salk’ın çok önemli bir tespiti var.

Der ki;

 

“If all insects on Earth disappeared, within 50 years all life on Earth would end. If all human beings disappeared from the Earth, within 50 years all forms of life would flourish…”*

 

* Yani Dünya’daki bütün böcekler bir anda yok olsa 50 yıl içinde Dünya’daki hayat son bulur, ama Dünya’daki bütün insanlar yok olsa, Dünya’daki yaşan 50 yıl içinde gelişir.

 

Yaaa

Kimmiş mahlukat!

 

Bunu okuduğumda ne menem yaratıklar olduğumuzu bir kere daha düşündüm. Kendimizi amma da beğendiğimizi, nasıl herşeyin üstüne olduğumuzu düşündüğümüzü, kibirimizi. Halbuki şu hayata bir böcek kadar katkısı olmayan, bilakis zararı olan nice insan evladı var.

 

Böylelikle bir süre kendimi böcekleri anlamaya ve onların yaşamlarından öğrenecek neler olduğunu kavrayıp, siz sevgili ve sadık okurlarıma bir hap olarak sunmaya karar verdim.

 

Sonra ortaya bu yazı çıktı…

Ya ben ilişkilere takık bir insan olduğum için bunu enteresan buldum, ya da aslında yaşam şeklimiz, sitede oturan, teknoloji ve lüks tüketim malları ile çevirili bir ‘böcük’ten farklı değil. (ki termitlerin yaptığı kuleler inşaat açısından Ağaoğlu’na 1000 basar!)

Simbiyotik yaşam: (Birlikte yaşama)

Bilmem tanıdık geldi mi?

 

Bilimsel tarifi şudur: İki veya daha fazla canlının birlikte yaşama şeklidir. Yararlı birlikleri ve zararlı birlikleri oluşturur.Birlikte yaşama üç grupta incelenir.

 

İşte bu üç grup durup düşünülmesi ve normal bir insan hayatı yaşıyormuşuz zannederken aslında birbirimiz ile ne tür bir ilişki içinde olduğumuzu net ortaya koyan inceleme:

Kommensalizm (Tek taraflı ortaklık): Birlikte yaşayan iki ortaktan biri yarar sağlarken,diğeri hiçbir yarar sağlamaz.

Ben bunu biliyorum!

 

Bunu çok da görüyorum. Tabi her ne kadar bilimsel kaynakta bunun daha çok Okyanuslarda olduğu söylenirse de bunu Marmara Denizi ve çevresinde de görmek mümkün. Demek İstanbul bundan böyle bir yer…Yaşamın denizde başlayıp sonra karaya taşındığı Evrim gerçeğini burada her gün yaşıyorum…

 

Okyanus örneği:

 

Midyenin kabuğuna tutunarak yaşayan Broyozoa,midyenin sağladığı su akıntısı ile gelen besinlerden yararlanır.Midyeye ne faydası ne de zararı vardır.

 

İstanbul örneği:

 

Gece hayatı midyesi olan Baran Ozon (kişi ve isimler tamamen rastlantıdır) arabasına binip gezdiği, arkadaşa çevresine takıldığı, brunchlarda ortadan beslenmesini sağlayan zengin aile çocuğu Midyat ile bu tip bir ilişki içindedir. Baran’ın Midyat’a hiçbir faydası olmadığı gibi, kendine de, çevresine de bir faydası yoktur.

Hatta kızlara şirin görünmek için arkasından bile konuşur ama bir midye asalağı olarak ateş olsa cürümü kadar yer yakar…

 

 

 

Mutualizm (İki taraflı ortaklık): Karşılıklı fayda esasına dayanan bir yaşama şeklidir. Bu ortaklıktan her iki türde faydalanır.

Bu ideal ilişkinin tanımı işte!

 

İnsana ‘keşke bir mantar olsaydım’ dedirtecek bir örnek:

 

Liken birliğini bir alg ile basit bir mantar meydana getirir. Alg bu birlik içerisinde üretici olarak görev yapar. Mantara ise,su ve mineral temin ederek algin fotosentez yapabilmesini sağlar ve sitemi korur.

 

Ne kadar romantik! İşte hem bunu aradım. Özel hayatımda da iş hayatımda da bir Liken Birliği bulamadım, ne buldum? (siz anladınız onu…)

 

Liken Birliğini, Aile birliği olarak alsak bunu şöyle açıklayabiliriz; bir Alg olarak elinizden geleni yapıyorsunuz, küçük mantarınız için çalışıp didiniyorsunuz ama yaşamanız için gerekli, nefes alacak alanınız kalmadığı için fotosentez yapamayıp, boğulup kalıyorsunuz. Sistemi de Pronet koruyor.

 

Ya da bir iş yerinde ekip çalışması yaparken sıradan bir mantar gibi çalışıyorsunuz ama lanet Alg gidip Liken Birliğini tek başına kurduğunu söylüyor.

 

Gerçek hayatta olan bu.

Basit mantar deyip geçersiniz, ama onlar bile sosyal rejim, demokrasi, eşitlik, paylaşım gibi kavramları sindirip bununla bir birlik beraberlik kurabiliyorlar.

 

İdeal ilişkinin tanımı bu basit ilişkide gizli, ortak bir amaç, birbirine hayat verecek nefes aldıran bir yapı, ve ortak kurulan ideallerin birlikte korunması esası. Basit gibi görünse de nedense bir Alg, bir mantar bunu yapabilirken insanoğlu bunu beceremiyor. Bence bunun nedeni “ego”. Bir su yosunu kadar egosu düşük olan birini bulabilirseniz ya da siz de bir mantar gibi gardınızı düşürebilirseniz bu olabilir. Ama tutkulu bir birliktelik midir? Onu da bilemem.

 

Bu rutinde devam eden, biraz 1950-60 arası evliliklerin tarzı bir birliktelik gibi. ‘Ben bilmem beyim bilir’diyen, kadın gibi davranan, erkeklerin erkek olduğu dolayısı ile rol ayrımının netleştiği ve küçük mantarın da sağlıklı büyüdüğü bir ortam.

 

Sonra kadınların iş hayatına katılmasıyla (başımız göğe erdi!!!!) biraz liken bir alg türedi ve ilişkiler boyut değiştirdi, o zaman da yeni modeler türedi, ki; zaten börtü böcek bunu evrimleştiğinden beri yapıyormuş…Buyrun;

Protokooperasyon: Burada canlılar birlikte yaşamak zorunda değillerdir. Bir araya geldiklerinde birbirlerinden istifade ederler.

Örnek: Timsahın ağzından etleri temizleyen kuşlar.

 

Örnek: Sevgililer, metresler, kapatmalar…

 

Bu yukarıdaki örnek halk arasında, selam verip borçlu çıkma olarak da bilinir. Sadece aşk ilişkilerinde değil de iş hayatında ya da kalabalık ortamlarda sıra beklerken bile yaşanabilen kısa sureli bir ilişki biçimi olarak kendini gösterebilir.

 

– Ya sen ….’de Işe girmişsin, bizim bi proje vardı el atsana…gibi olabilir. Ya da (ısrarlı el sallama ve ıslık çalma ile birlikte ben araya kaynayabilir miyim işaretleri) Kalabalık konser sırasında mesela karşınıza çıkabilir…

 

Aşk ilişkilerinde ise, genelde iyi aile kızlarının başına gelir. Timsah olduğu ve herifin kafasını koparabildiği halde, sırf dişleri gıdıklanıyor ve bu da hoşuna gidiyor diye nice hıyara katlandıkları. ‘Bu kızın bu herifle ne işi var?’ diye elaleme dert oldukları görülür.

Bu durumlarda nazikçe çevrenize “Aaa, Hasan ile aramızdaki sadece Protokooperasyon…” diyebilirsiniz. Bu durumu herkes için netleştirecektir.

 

Gelelim en beterine.

Evlilikleri bitiren

Dostu düşman eden

Ortaklıkları bozan

Savaş çıkaran ilişki biçimine:

Parazitizm (Asalaklık): Bir canlının başka bir canlının içinde veya üzerinde yaşayarak besinini ondan elde etmesi şeklinde olur. Parazit canlı konaktan* yarar sağlarken onun zararına iş görür. (Parazitin üzerinde yaşadığı canlıya konak canlı denir.) İyi adaptasyon göstermiş bir parazit konağını öldürmemelidir.

Tabi öldürmese iyi olur…

 

Ne demeli bilemiyorum.

İlişkilerde üzerinizedekinin en olduğunu bir an once anlamakta fayda var. Hem sizin için, hem de doğası gereği sizden olmazsa bir an önce başkasından beslenmesi gereken parazit için.

 

Kurumsal yapılarda ise, konak genelde küçük işletmeler, işçiler vs. olduğu için sonunda parazitler bile beslendiği organizmayı öldürmezken, küçük işletmelere parasını geç veren, taşeronları acı çekerek öldüren, büyük holdingler de dengesiz bir parazit örneği.

 

Tabi bünye büyük oldukça üzerine yerleşilen konak da büyük oluyor. Bu bazen bir ülke olabiliyor. Bütün kaynaklarını tükettiğiniz, hatta insanını, bilgisini, umudunu falan emip geriye posa bıraktığınız.

 

Şimdi lütfen elinizi vicdanınıza koyup o böceklere bir daha bakınız.

Siz koca bir asalak olarak Dünya’nın bütün kaynaklarını sömürürken, kalp kırıp, tükemeyeceğiniz kaynak için hem cinslerinizi öldürürken o yararlı şeyler bizim çöplerimizi minik parçalara ayırıp Dünya’yı bizim için daha yaşanabilir bir yer haline getirmeye çalışıyorlar…

 

Yukarıdaki bilgilerin bir kısmını, ama ortaya koyduğum vicdan ve iyi niyetin tümünü tabi ki sevgili yavrum Atlas’a da anlattım. Sonra aramızda şöyle bir sohbet geçti.

 

(bir sevgi pıtırcığı olan Atlas’ın acaba bir evcil hayvan yaşı gelmiş midir? Diye düşünürken bu konuyu günü tamamladığımız yastık sohbetimize taşıdım)

– Atlascım, sana bir evcil hayvan alsak, ne isterdin?

– Hmmm….hmmm….???

– (benden sevgi dolu ve umutlu bakışlar –içten içe kedi demesini beklemeler falan)

– Hah! Buldum! Hamam böceği!

– Neden oğlum?

– Anne, çünkü o hep sokaklarda dolaşıyor, kendine yaşayacak bir ev arıyor…

– (biraz bozulmakla birlikte kendime ters düşmemek için) Ama Atlas’cım bir hamam böceği ile ne yapabilirsin ki?

– Ona bir hamam yapıcam o da orada sallanacak!

– Haa! O hamak, canım sallanılan hamak

– Hmmmm

– Hamam yıkanılan yer, ne yapacaksın, hamam böceğini yıkayacak mısın?

– Onun adı Pisicivciv!

– Kimin hamam böceğinin mi?

– Evet! Ve o ıslanmayı sevmiyor?!

– Pisicivciv mi?

– Ben ona kısaca Jack diyorum aslında…

– (konuyu fazla uzatmadan) Peki.

 

Yani sonuçta ben galiba kısa süreli hedefime ulaştım gibi. Ama zararlılardan uzak durması konusunda hala bir mesafe kat edemedim.

 

Fakat hayatımdaki ilişkileri netleştireceğim bilgiler edindim. Umarım işinize yarar. Bir mantar olarak Alg’ınıza en kısa sürede kavuşmanız dileği ile…

Leave a reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir