
Cuma akşamı Avrupa Birliği’nin virüs için düzenlediği bir Hackathon’a katılmaya karar verdim. Fikir üretmek için o kadar fazla yapmam gereken şey, okumam, anlamam, içine girip eklenmem, beklemem, ayarlamam gereken döküman form, video…yani o kadar çok iş vardı ki, iş fikir üretmeye gelince bezdim. Sessiz bir birey olarak sadece izledim. Ortaya ne çıktı bilemiyorum ama işi fikir olan ben koptum…
1989 yılından beri yaratıcılık ana işim ve uğraşım. Okuduğum okuldan, yaptığım işe, 1995 yılından beri verdiğim eğitimlerden, sadece son 5 yılda kurumlarda bir araya geldiğim 5420 kişi ile 6790 saati dolduran yaratıcı eğitimlere kadar (bunu yazabilmek için bayağı bir hesap yapmam gerekti, konferansları kişi ve saat olarak dahil etmedim) hayatım fikir denilen o varlık ile geçti.
Fikirler narin ve uçucu varlıklardır. İçinizden gelip geçerler, o an hemen ona bir yuva bulmanız ve yaşatmanız gerekir. Bunu olabilecek en hızlı en kolay şekilde yapabilirseniz, o fikir denen tohumlar, önce filiz, sonra fidan, sonra gölgesinde sizi dinlendiren meyvesi ile doyuran ağaçlara döner.
O nedenle yaptığım atölye ve eğitimlerde olabildiğince kolaylaştırarak herkesin fikir üretmeyi ve yaratıcı düşünceyi ortaya koyabildiği ortamlar tasarlıyorum. Fasilitasyon dediğimiz şey de aslında bu. Kolaylaştırma.
Ne yazık ki zaten yaratıcılık, iş hayatında da, zorlu bir müfredat ve sınav sisteminden geçen öğrencilerde de, elit bir yetenek ya da marjinal bir beceri olarak algılandığı için, aslında katacak çok fikri ve değişik bakış açısı olan kişiler bu tip etkinliklerden çekiniyorlar. Bir de üstüne karmaşık bir yapı ile bezdiren bir yöntem uyguluyorsanız, sadece bu konuların kurdu olmuş insanlarla kısır bir kalabalık ile ilerliyorsunuz.
Benim fikir atölyelerine yaklaşımım halay gibi…
Herhangi bir dans figürü bilmeseniz de, başından dahil olmasanız da, o keyfi ve kolektif coşkuyu herhangi bir kaygı olmadan yaşayacağınız bir etkinliktir halay. Halay çektiğiniz süre boyunca ne dansınızı, ne nasıl göründüğünüzü, ne de kendinizi ön plana çıkaracak hareketleri düşünürsünüz. Kaptırır gidersiniz. Ben ki; Türk halk dansları ile pek alakam yoktur, beni yakalarlarsa “hop” diye aradan katılıp, tey tey tey dans ederim.
O nedenle, insanların fikirlerini yargılanma, yanlış yapma, becerememe kaygısı olmadan ortaya koyacağı ortamlar hazırlarım. Bu hafta üçünücüsünü yapacağımız #tasalanmatasarla etkinliğinde de polisten, tasarımcıya, anneden, elektrik mühendisine, doktora, ortaokul öğrencisine çeşitli yaş, konum ve mesleklerden katılmak isteyen herkes dahil olup birbirinin fikrine ortak bir zeminde katkıda bulunuyor.
Bendeniz de elimde mendilim, halay başı olarak onları ilerletiyorum.
Oturumlar oldukça neşeli bir havada geçiyor. Yaratıcılık çocukça bir ilgi heyecan ve merakla artıyor ve bunu gerçek zamanlı gözlemlemek herkes için çok keyifli oluyor. Saat 21:30’da başlayan etkinlik sabah 1’e kadar sürüyor. Devam etmek isteyen de kalıyor ve devam ediyor.
Şimdiye kadar kendimce en büyük başarım, daha önce fikir toplantılarında yarım günde, haftasonunda belki bir iki fikir üretmiş olan topluluk, takım ya da kişilerin yüzlerce fikri ürettiklerini görebilmek. O nedenle fikir üretme kısmında kişileri rahat ve serbest bırakıp, “nasıl” kısmında konunun uzmanlar ile ilerleyince yaratıcı ve orjinal fikirlerin ortaya daha iyi çıkabildiğini ve bu fikirlerin ortak bir heyecan ile gerçekleşmesi için nasıl bir çaba konduğu defalarca gördüm.
Benim işim bilgi değil, daha çok ilham vermek.
Bilgi çokca her yerde…ve işte o yaratım anlarında sanal ya da gerçek bir odada olmak benim ruhumu zıpzıp zıplatıyor…bunu aynı heyecanla yapmayı umarım ölene kadar sürdürebilirim.
Bir Salı sizi de beklerim!
(Tasalanma Tasarla Salı akşamları saat 21:30’da instagramlive ve Miro’da devam ediyor.)
Leave a reply